Merhaba, adım Funda. 44 yaşında, 3 çocuk annesi bir kadınım. Kocamdan 2 sene önce boşandım. Beni en yakın arkadaşımla aldatmıştı çünkü. Üstelik bu işi, hiç utanmadan benim yatağımda yapmışlardı ve ben de buna gözlerimle şahit olmuştum. Annem hasta olduğu için 2 gün onda kalmıştım. Kocam benim bir gün daha kalacağımı sanıyordu. Ancak annem, “Ben iyiyim kızım, sen git, kocanı çocuklarını ihmal etme!” deyince eve dönmüştüm. Ve yatak odamda kocamla arkadaşım Hale’yi anadan doğma bir halde sikişirken yakalamıştım.

Dava açtıysam da kocamın peşimden koşacağını, boşanmamam için yalvarıp yakaracağını zannediyordum. Sonuçta 22 sene aynı yastığa baş koymuştuk ve biri 21, diğeri 18 yaşında iki kızla, 15 yaşında bir erkek evlat vermiştim kendisine. Gerçi peşimden koşup yalvarıp yakarsa da onu affedecek değildim.

Oysa gerçek hiç de umduğum gibi çıkmadı. Kocam açtığım boşanma davasının üzerine balıklama atladı. 22 yıllık evliliğimiz 15 dakikada bitti. Çocuklarım boşanmanın sorumlusu olarak beni gördüklerinden babalarında kalmak istediler. Boşanmanın üzerine bir de çocuklarımdan ayrı kalmanın üzüntüsü eklendi böylece.

Annem boşandığım için bana ağzına geleni söyleyip durdu. Zamanında babamın da kendisini aldattığını, ama bunun boşanmak için bir neden olmadığını söyledi. Yine de kadınlık gururum incinmişti. Boşanmayıp bunu kabullenmek yapabileceğim bir şey değildi. Hem de bunu en yakın arkadaşımla yapmışken. Kocamdan aldığım tazminat ve bağlanan nafaka öyle pek bir şeye yetecek gibi değildi. Annemin babamdan kalan emekli maaşından başka geliri yoktu ve aldığım boşanma tazminatı da kısa zamanda suyunu çekti. Şimdi sadece nafakam ve annemin emeklisi ile geçiniyorduk. Ama annem sürekli iş bulmam konusunda sıkıştırıp duruyordu. Kaç zamandır yalnız yaşıyordu ve benim gelmemle beraber huzuru da kaçmıştı.

Ben, Kız Meslek lisesini birincilikle bitirmiş, ama sonrasında çalışmamıştım hiç. Bu yaşımdan sonra nerede iş bulup da çalışacaktım. Yine de şansımı deneyip birkaç yere başvurdum. Yemek, temizlik gibi işlerdi bunlar. Ama her biri olumsuz sonuçlandı. Yaşımdan ve daha önce hiç çalışmadığımdan dolayı, kimse beni işe almak istemiyordu. Bütün bu olumsuzlukların üzerine kocamın Hale ile evlendiğini duyunca daha da yıkıldım. Hale hem kocamı, hem de çocuklarımı elimden almıştı.

Depresyona girdim. Boşandığım için kendime kızar hale geldim. En azından eskiden iyi kötü giden bir evliliğim vardı ve geçim sıkıntısı nedir bilmezdim. Kocam çalışır getirir, ben de yerdim. Ama şimdi durumlar sıkışıktı. 42 yaşında gerçek hayatla tanışmıştım.

Bir gün mahalleden çocukluk arkadaşım Müge ziyaret etti, o andan sonra da hayatım değişti. Müge’ye, “Bana bir iş ayarlasana!” dediğimde, “Tamam, bakarım!” dedi. Müge’nin çevresi genişti. En azından şansımı denemiş olacaktım. Arkadaşım da olsa Müge sağlam ayakkabı değildi. Evlenmiş, ama boşanmıştı. Kocasını aldatmıştı çünkü. Kocasından boşandıktan sonra da pek çok erkekle ilişkisi olmuştu. Bir giyim mağazasında çalışıyordu. Giyimi, kuşamı, hal ve hareketleri ile kaşarın önde gideni olduğu hemen belli oluyordu. Böyle bir kadından bana iş bulmasını istemiştim, ama yapabileceğim başka da bir şey yoktu.

Birkaç gün sonra Müge aradı, “Sana göre bir iş buldum, şu adresi yaz, orada Haldun bey var, gidip onunla konuş yarın, adresini ismini falan benden aldığını söyle!” diyerek bir adres verdi. Ardından da, “Haa, bana bak, öyle köylü gibi giyinme, biraz güzel giyin, ekmek aslanın ağzında kızım, biraz süslen püslen!” dedi kahkahayla.

Tesettürlü bir kadındım ve süslenip püslenmek, vücut hatlarımı belli eden giysiler giymek gibi adetlerim hiç yoktu. Ama Müge’nin dediği de doğruydu. İnsanlar işe alırken biraz da bunlara bakıyordu. Ertesi gün siyah uzun bir etekle bordo renkli uzun kollu bluzumu giydim. Başımı siyah beyaz desenli büyükçe bir türbanla bağlarken hafif bir de makyaj yaptım. Siyah, topuklu ayakkabılarımı giydim.

Boşanmak yaramamıştı bana. Evliyken 60-65 kilo arasında gider gelirdim, boyum da 1.70 olduğundan her zaman zayıf görünürdüm. Ama boşandıktan sonra yaşadığım stres nedeniyle kendimi yemeğe vermiş ve 85 kiloya çıkmıştım. Bir türlü veremiyordum fazla kilolarımı. O nedenle giysilerim de dar geliyordu artık. Eteğim popomu oldukça belirgin hale getirirken bluzum da üzerime yapışık gibiydi. Memelerim epey bir belli oluyordu. Müge ekmek aslanın ağzında derken haklıydı. Çaresiz katlanacaktım buna.

Üzerime pardesümü almadan çıktım dışarı. Bu halimle kendimi teşhir ediyormuşum gibi oldum. Otobüste ve yolda yürürken bazı erkeklerin bakışlarını üzerimde yakaladım. Çok utandım ama bir şey diyemedim, yapamadım. Tesettürlü de olsam vücut hatlarım belli olduğundan bakıyorlardı bana.

Müge’nin verdiği adres Tarlabaşı taraflarında bir yerdeydi. Buraya daha önceleri hiç gelmemiştim. Çocuklarım ve kocamla Taksim’e geldiğim olurdu, beraber İstiklal caddesinde gezer, yemek yer, alışveriş yapardık. Ama buralar hiç tanımadığım yerlerdi. Sokakta gördüklerim daha önce rastlamadığım, pek tekin olmayan tiplerdi. Doğrusu sokaklarda yürürken korkmadım değil. Sonunda sora sora binayı buldum.

Müge gideceğim yerin bir Casting ajansı olduğunu, filmlere, dizilere ve reklamlara oyuncu seçip gönderdiklerini söylemişti. Binanın girişinde ne bir tabela, ne de isim vardı firma ile ilgili. Zaten bina da oldukça eskiydi ve sanki içinde kimse yaşamıyormuş gibi görünüyordu dışardan bakınca.

Ajans 6. ve en üst kattaydı. Asansör olmadığından yürüye yürüye çıktım merdivenlerden. Kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu. Eski, tavana kadar yükselen iki kanatlı ahşap kapının yanındaki zile bastım. İçerden az sonra topuk sesleri geldi. Boyaları yer yer dökülmüş kapının bir kanadı açıldı gıcırdayarak. 25-26 yaşlarında görünen ve oldukça yoğun makyajlı genç bir kız açtı kapıyı. 1-2 saniye baktı ve “Buyurun?” dedi küçümser bir halde. “Şeey, ben Haldun beyle görüşecektim, Müge hanımdan…” derken lafımı kesti ve “Bir dakika!” diyerek kapıyı üzerime kapadı. Şok oldum, ama ses de çıkartamadım. Topuk sesleri geldi yine içerden, az sonra kapının kanadı gene gıcırdayarak açıldı.

Bu kez orta yaşlı bir adam vardı kapıda. “Buyurun?” deyince, “Şeey, beni Müge hanım gönderdi.” dedim utangaç şekilde. Adam, “Müge Hanım?” dedi sanki tanımıyormuş gibi yaparak. Ama sonra, “Haa, bizim çatlak Müge, tamam, ha siz şey, yoksa Funda hanım mısınız?” dedi. Müge anlaşılan bahsetmişti benden, “Evet, benim, siz de Haldun bey misiniz?” deyince “Evet, evet, buyurun, buyurun!” dedi bir eliyle içeriyi işaret ederek.

Burası bir evdi aslında ama ofis olarak kullanılıyordu. Salon olan kısımda eski ve büyükçe bir masa ve sandalye ile karşıda pencerenin yanında kenarları yırtılmış ve sökülmüş deri kaplı eski iki tane koltuk vardı. Masanın üzerinde ne bir bilgisayar, ne de telefon vardı. Bütün perdeler gündüz vakti olduğu halde çekiliydi ve içeriyi tavandaki spot ışıklar aydınlatıyordu. Klima içeriyi buz gibi yapmıştı, dışarının sıcağına karşılık içerde kış mevsimi yaşanıyordu sanki. Duvarlardaki boyalar yer yer dökülmüştü.

Haldun Bey 45-46 yaşlarında, kafasında hiç saçı olmayan, top sakallı bir adamdı. Saçını bu şekilde tıraş etmiş gibiydi. Uzun boylu ve zayıftı. “Buyurun!” diyerek eski koltuğa oturmamı işaret etti. Kendisi de karşıma geçip oturdu. Kız bu sırada masanın arkasındaki sandalyeye oturdu, ama küçümseyici bakışları üzerimdeydi. Bu arada kızın kıyafeti de bir garipti. Mini bile olmayan küçücük siyah bir etek giymişti. Kalçaları, bacakları meydandaydı. Bacakları yağ sürülmüş gibi parlıyordu. Götü de çıkıntı yapmıştı iyice. Üstünde ise beyaz, ip askılı bir atlet vardı ve beyaz atletin altından siyah sutyeni görünüyor, koca memeleri olduğu gibi belli oluyordu. Ayağında ise oldukça yüksek topuklu kırmızı bir ayakkabı vardı. Uzun sarı saçlarını arkadan atkuyruğu yapmıştı.

Haldun Bey, “Buyurun, sizi dinliyorum!” deyince daha da heyecanlandım. “Şeey, Müge Hanım verdi adresinizi, ben iş arıyorum da…” dedim çekinerek. Haldun Bey bu ara tepeden tırnağa süzüyordu beni. Gözleri bluzumun altından belli olan memelerimdeydi. Bakışlarından rahatsız oldum, ama utandığımdan dolayı bir şey diyemedim.

Sözlerime bir süre cevap vermeden uzun uzun baktı bana. Sonra da, “Hımm, daha önce nerelerde çalıştınız, neler yaptınız, anlatsanıza kendinizi!” deyince, ne anlatacağımı bilemedim. Hayatım oldukça boş geçmişti çünkü. Genç yaşımda evlenmiş, 22 senenin ardından boşanmıştım. “3 çocuğum var, eşimden 2 sene önce boşandım…” derken sözümü kesti ve “Demek boşandınız!” dedi bir kaşını havaya kaldırarak. Sanki bunu duymak hoşuna gitmiş gibiydi. “Hımmm!” dedi başını aşağı yukarı sallayarak.

“Yemek, temizlik falan yaparım.” dediğimde, kız kahkahayla, “Yemek mi?” dedi. İğrenç şekilde gülüyordu, alay ediyordu benimle. O ara Haldun Bey kıza döndü ve “Demet, lütfen!” dedi biraz da sert bir ses tonuyla. Onun bu sözü kızın suratını ekşitti, yine de kıs kıs gülmeye devam etti. Haldun Bey, “Anlıyorum, ama biz burada böyle birini aramıyoruz!” deyince kalbim kırıldı. “Sağlık olsun!” dedim başımı öne eğerek. Haldun Bey, “Biliyorsunuz, burası bir Casting ajansı, reklamlara, filmlere falan oyuncu seçip yolluyoruz, bize böyle birileri lazım. Müge Hanım sizden bahsetti, ama ben öyle bir şey olacağını sanmıştım. Kusura bakmayın!” dedi. “Neyse, sağlık olsun!” dedim yine, bu arada kalkmak için hazırlandım.

Haldun Bey, “Bakın ne diyeceğim, buraya kadar gelmişsiniz, eğer isterseniz sizi de aday havuzumuza alalım, patronlar da baksınlar. Eğer uygun bir rol çıkarsa haber verelim size, nasıl olur?” dedi. “Valla, nasıl olur bilmem ki?” dedim utanmış halde. Ben yemek, temizlik işi zannederken, Haldun bey oyunculuktan bahsediyordu.

“Olur, olur! Şöyle geçelim dilerseniz, içerde resimlerinizi çekeyim önce. Bizim patronların çoğu Avrupa’da, onlara gönderelim resimlerinizi. Zaten çalışmalarımızın da büyük çoğunluğu Avrupa piyasası için. Onlar baksınlar, olursa beraber çalışırız!” dedi. “Yani bilmem ki, nasıl olur? Ben yani görüyorsunuz kapalı bir kadınım, öyle nasıl oynarım ki, ne yapacağım ben?” dedim utangaç halde. “Canım herkes ne yapıyorsa siz de onu yaparsınız, hem herkesin oynayacağı bir rol vardır bu dünyada, değil mi?” dedi kahkahayla. “İyi, nasıl isterseniz!” dedim ve beraber dediği odaya geçtik.

Burası fotoğraf stüdyosu gibi bir yerdi. Kapının karşısındaki duvarda kırmızı bir perde vardı tavandan yere kadar uzanan. Aynı şekilde odanın penceresi de kalın siyah bir perde ile kapatılmıştı. Haldun Bey duvardaki perdenin önüne geçmemi söyledi. Kendisi de eline bir fotoğraf makinesi aldı, spot ışıklar içeriyi güneş gibi aydınlatıyordu. Aynı zamanda çok sıcaktı içerisi. Haldun Bey bana, “Şöyle durun, tamam, şöyle dönün, çok iyi, şimdi elinizi belinize koyun, tamam, çok güzel, şimdi de şu elinizi şöyle tutun…” falan gibi şeyler söyleyerek poz verdirdi. Daha önce hiç böyle bir şey yapmadığımdan çok heyecanlı ve utangaçtım. Bir dakika kadar çekti resimlerimi.

“Tamam, şimdi bir de ufak bir video kaydı yapalım!” dedi ve eline küçük bir el kamerası aldı. Bana, “Evet, Funda hanım, kendinizden bahseder misiniz?” diye sordu beni kameraya çekerken. Utandım, “Valla ne desem ki?” dedim. Haldun Bey, “Anlatın bir şeyler, işte adım şu, yaşım bu, ne bileyim, evli misiniz? Çocuğunuz var mı? Neler yapmaktan hoşlanırsınız falan, anlatın yani!” dedi. “Şeey, adım Funda, 44 yaşındayım. Ev hanımıyım, 3 çocuğum var. Yemek yapmayı, televizyon izlemeyi severim…” derken, “Tamam, bu kadarı yeterli!” dedi Haldun bey kamerayı kenara koyarak. Beklediğimden de kısa bir çekim olmuştu.

Haldun Bey, “Ben şimdi bu resimleri, videoyu gönderirim patronlara, eğer onlar da okey derlerse bu iş olur, başlarız çalışmaya. Büyük ihtimal okey diyeceklerdir. Hem hiç merak etmeyin. Bu roller için öyle profesyonel olmaya gerek yok. Doğrusu sizinle çalışmayı ben de çok isterim!” dedi gülümseyerek. Böyle söylemesinden hoşlandım, hatta biraz utandım. Salona geçerken yan odanın aralık kapısından içeri baktım göz ucuyla. Odanın ortasında büyükçe bir yatak vardı, üzeri dağınık haldeydi. Burası bir işyeriyse yatağın ne işi vardı burada? Doğrusu çok şaşırdım, ama soramadım bu nedir diye.

Haldun Bey telefon numaramı alırken, kendi de kartını verdi. Ardından da kıza dönüp, “Demet, Funda hanımın aday kartını doldurur musun!” dedi. “Tamam!” dedi kız isteksizce. Haldun Bey içeri geçerken kız eline bir defterle kalem aldı ve sorular sormaya başladı. “Adınız, yaşınız, medeni haliniz, kimle yaşıyorsunuz, nerde oturuyorsunuz, eğitim durumunuz?” tarzı soruların ardından bu kez de, “Boyunuz, kilonuz, saç renginiz, ten renginiz, göz renginiz, kalça ve göğüs çevreniz kaç santim?” gibi sorular sordu. “Bunlar ne için?” dediğimde, “Çekimler için, bunları da istiyorlar!” dedi kız.

“Görüyorsunuz ya, başım kapalı benim, saçımın rengini ne yapacaksınız ki?” dediğimde, “Valla orasını ben bilmem, herkesten istiyorlar bunları, ister verin ister vermeyin!” dedi beni ciddiye almıyormuş gibi yaparak. Zoruma gitti bu şekilde davranması. “1.70 boyundayım, kilom 85. Saç rengim kumral, ten rengim açık, göz rengim ela. Kalça çevrem 120, göğüs çevrem de 110.” diye yanıtladım. Çok utandım bunları söylerken ama belki de kızın dediği doğruydu.

Az sonra Haldun Bey geldi, “Tamam, ben resimleri, videoyu maille gönderdim, bakalım ne cevap gelecek!” dedi, ardından da, “Funda hanım, çok memnun oldum, İnşallah çalışma imkanı buluruz!” dedi yine gülümseyerek. Bu sırada kız Haldun Beye, “Abi ne zaman gelecek bu herif, saat kaç oldu, daha işlerim var benim!” dedi serzenişte bulunur gibi. Haldun Bey, “Tamam kızım, sabırlı ol, ananın karnında nasıl durdun, geliyor, yoldayım dedi, sakin ol!” dedi biraz da sinirle.

Haldun Bey beni yolcu edip arkamdan kapıyı kapatırken, kızın, “Bu karıyı gerçekten oynatacak mısın?” diye sorduğunu, Haldun beyinse, “Neden olmasın, çok güzel bir kadın!” dediğini duydum. Kızın sözlerine ne kadar sinir olduysam da, Haldun beyin sözlerine de bir o kadar sevindim, biraz da utandım. Merdivenlerden tek tek aşağı inerken doğrusu tuhaf duygular içindeydim. Yemek, temizlik işi diye geldiğim yerde oyunculuk mesleğine giriş yapar gibi oldum. Ama bir taraftan da burasının nasıl bir ajans olduğunu çözememiştim.

Birkaç gün sonra telefonum çaldı. Arayan Haldun beydi. “Funda hanım, tebrikler. Patronlar sizi çok beğendi. İşle ilgili konuşmak istiyoruz, müsaitseniz gelebilir misiniz?” dedi. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi oldu. Sevinçten havalara uçacaktım. “Ne zaman?” dediğimde, “Hemen, bugün halledelim bu işi!” dedi. “Tamam, 2 saate kadar gelirim!” dedim, “Bekliyorum!” dedi Haldun bey.

Annem, “Hadi İnşallah kızım, Allah yüzümüze bakar da, sen de kazanırsın paranı!” dedi neşeyle. Hemencecik bir duş aldım. Geçen gün giydiğimden daha dar gelen uzun beyaz eteğimi giydim. Bu eteğimle beraber götüm epeyce çıkıntı yaptı, ama umursamadım. Çünkü çok mutluydum, sonunda benim de bir işim olmuştu, üstelik oyuncu olacaktım. Üzerime de parlak, beyaz uzun kollu gömleğimi giydim. Aldığım kilolar nedeniyle gömleğin düğmelerini bile zorlukla ilikledim. Başımı ise kırmızı bir şalla bağlayıp geçen günkünden daha yoğun bir makyaj yaptım. Kırmızı, yüksek dolgu topuklu ayakkabılarımı giydim ve neşe içinde Haldun Beyin işyerine, daha doğrusu işyerime gittim…

Yolda yine bazı erkeklerin bakışlarını fark ettim üzerimde, ama içimdeki sevinç nedeniyle çok da kafaya takmadım bunu. Yol boyu kafamda hayaller kurdum. Acaba hangi dizide, yada reklamda oynayacaktım. Kim bilir belki de bu yaşımdan sonra ünlü olacak, paraya para demeyecektim.

Zile bu kez çekinerek değil, neşeyle bastım. Kapı az sonra açıldı. 25-26 yaşlarında görünen, uzun boylu ve yapılı bir genç açtı kapıyı. “Buyurun?” dedi başını hafifçe yana yatırarak. “Haldun Beye bakmıştım!” derken arkadan Haldun beyin neşeli sesi geldi. “Ooo, buyurun Funda Hanım, buyurun!” dedi beni içeri davet ederek. İçeri geçtim. Klima yine içeriyi soğutmuştu ve yine tüm perdeler çekiliydi.

Haldun Bey koltuğa oturmamı işaret ederken, kendisi de karşıma oturdu. “Patronlar çok beğendi sizi, çok natürel bir yüzünüzün olduğunu söylediler. Hemen çekimlere başlamamızı istediler!” dedi neşe ve heyecanla. Oysa ben ondan da heyecanlıydım. İçimden (Bu patronlar her kimse, Allah onlardan razı olsun!) dedim. Bu arada kapıyı açan genç masanın kenarında ayakta durmuş konuşmamızı izliyordu. Haldun Bey, “Nasıl, heyecanlı mısınız?” diye sorunca “Çook, kalbim çarpıyor deli gibi!” dedim utanmış şekilde.

Haldun Bey gence dönüp, “Kaancığım, sana zahmet bir bardak su getirsene, Funda hanım çok heyecanlı!” deyince, Kaan, “Tabii abi!” dedi emir almış gibi. Az sonra verdiği suyu içerken, Kaan’ın bakışlarının üzerimde gezindiğini fark ettim. Haldun beye, “Demet hanım yok mu?” diye sordum, Haldun Bey, “Yok, bugün işleri vardı biraz dışarda, bugün yok. Önemli değil zaten, sizin onunla bir işiniz yok!” dedi gülerek. İki erkekle aynı yerde olmaktan biraz çekindim doğrusu. İlk andaki sevincin yerini şimdi bir tedirginlik almıştı.

Haldun Bey, “Sakin olun, heyecanlanmayın!” dedi gülümseyip. Ardından elini arka cebine attı. Az sonra elindekini gösterip, “Buyurun, bu da ilk ödemeniz!” dedi. Çok heyecanlandım. Hayatımda ilk defa emek vererek para kazanıyordum, gerçi daha bir şey yapmasam da. Haldun Bey, “500 Dolar!” deyince, “500 Dolar mı?” dedim ağzımı bir karış açarak. Bu kocamdan bana bağlanan aylık nafakadan daha fazlaydı. Ben parayı çekinerek ve utanarak alırken, Haldun Bey, “Merak etmeyin, bu ilk ödeme. Eğer sizi beğenirlerse bu ücret daha da artacaktır, buna emin olun!” dedi.

“Çok teşekkür ederim, çok iyisiniz!” dedim mahcup şekilde. Sonrasında Haldun Bey, “Şu sizi bizi kaldırsak nasıl olur? Sen bana Haldun de, ben de sana Funda!” dedi gülümseyerek. “Olur.” dedim utangaçça. Bardakta kalan suyu içip, “Allah sizden razı olsun!” derken, Kaan gülümsüyordu. Haldun ise, “Merak etme, her şey yolunda. Hazırsan başlayalım mı?” deyince, “Hemen mi, ben şey zannediyordum, hani konuşma olacak falan sanıyordum?” dedim. “Konuşma mı, hıh, yaptık ya, bu neydi?” dedi hafif alaycı bir gülümsemeyle. “Şeey, evet, öyle ama daha ne yapacağımı bile bilmiyorum ben…” dedim. Bu sözlerime Haldun yerine Kaan cevap verdi ve “Merak etmeyin, öğrenirsiniz, zaten çoğu bildiğiniz şeyler!” dedi aynı alaycı gülümsemeyle.

Nasıl bir işti bu? Ne yapacaktım? Parayı çantama koyarken, Haldun, “Şöyle geçelim!” dedi kendisini takip etmemi isteyerek. Onun peşinden ürkek adımlarla ilerledim. Kaan’sa arkamdan geliyordu. Az sonra Haldun içinde yatak olan odaya girince, içimi bir korku kapladı. Yutkundum, bu ne demekti böyle? Odanın penceresi tavandan yere kadar inen siyah, kalın kadife bir perde ile kapanmıştı. Perdenin kenarları da bantlarla duvara yapıştırılmıştı. Dışardan hiç ışık girmiyordu odaya. Üzerine kırmızı çarşaf serili yataktan başka eşya niyetine bir şey yoktu. Yatağın kenarında ise birkaç kamera ve kamera ayağı vardı.

“Şeey, Haldun Bey, yani Haldun, yani, ne demek oluyor bu, nasıl bir iş olacak anlamadım. Ne yapacağım ben?” dedim. Korkuyordum, iki yabancı erkeğin arasında kalmıştım. Haldun salondaki gülümseyen, neşeli yüz ifadesini bir kenara bırakıp, oldukça ciddi bir şekilde, “Sikişeceksin!” dediğinde, başımdan aşağı kaynar sular döküldü…

 

“Anlamadım, ne demek bu?” dedim. Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Korku, öfke, utanç, hepsini aynı anda yaşıyordum. Müge nasıl bir iş bulmuştu bana. Haldun, “Dediğim gibi, sikişeceksin. Şimdi sen ve Kaan sikişirken, ben de sizi kameraya alacağım, işimiz bu!” dedi ciddi ciddi. “Saçma sapan konuşmayın, böyle şey olur mu? Ben gidiyorum, Allah belanızı versin!” dedim. Geri dönmüştüm ki, Kaan kolumdan yakaladı. Sıkı sıkı tutuyordu kolumu.

O sıra Haldun diğer kolumdan tuttu ve “Bana bak amına koyduğumun kaltağı, ya şimdi adam gibi sikişirsin, yada seni zorla sikeriz, anladın mı? Adamlar sana vermem için para gönderdi, filmin ödemesini aldım. Şimdi kalkıp filmi göndermezsem beni sikerler, anladın mı? Ya adam gibi yap, yada zorla olacak!” dedi tehdit ederek. Korkudan sesim kısıldı, bir şey diyemedim. Kaan kolumu bırakınca yere düşecek gibi oldum. Dengemi sağlayıp yatağın üzerine oturdum zor da olsa ve ağlamaya başladım. Kaan, “Abi bırak ağlasın, nasılsa seve seve yapacak bu işi, zamanımız da var!” deyince, Haldun, “İyi, tamam, ben de şu kamerayı falan ayarlayayım!” dedi. Az sonra odanın içinde yalnız kaldım.

Böyle bir duruma düştüğüm için kendimden utandım. İyi kötü giden bir evliliğimi bir anlık öfkeyle sona erdirmiştim. Sonrasında da geçim sıkıntısı baş göstermişti. Ve şimdi de böyle bir durumdaydım, derin, karanlık bir kuyuya düşmüştüm. Elimden tutup beni çıkartacak, yardım edecek kimsem yoktu. O sıra Haldun elinde bir kamera ile geldi odaya ve bu kez, “Merak etme, senin de hoşuna gidecek, Kaan iyi sikicidir, memnun kalırsın!” dedi alay eder gibi.

Derken Kaan girdi odaya, üzerindeki gömleğini ve pantolonunu çıkartmıştı. Siyah kısa paçalı bir boxer vardı üzerinde sadece. “Abi ben hazırım!” dedi Haldun’a. Haldun, “Tamam, şu kamerayı ayarlayayım başlarız!” dedi gülerek. Bense başım öne eğik şekilde duruyordum, utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Ağlamam kesilmişti ama nefes almakta güçlük çekiyordum.

Kaan, “Nasıl yapalım, hangi pozisyonları seversin?” diye sorunca daha da gerildim. “Allah belanı versin!” dedim sadece. Kaan, “Bak, bu kadar gergin olma, rahat ol, bırak kendini. Sen nelerden hoşlandığını söyle, çekimi yapalım bitsin gitsin. Bak anlıyorum bu ilk defa olacak, ama bu kadar da büyütme. Sonuçta olgun bir kadınsın, belli ki bu işi daha önce de yaptın, bakire değilsin ya!” dedi gülerek. Haldun başını kaldırıp, “Ooo, sen Fundacığımı ne zannettin? Fundacığım bu zamana kadar kim bilir neler görmüştür!” dedi kahkahayla.

Az sonra Haldun, “Tamam, hadi başlayalım!” dedi ve bu ara Kaan boxerini indirdi aşağı. Kocaman, tıraşlı yarağı ile karşımda duruyordu. Utancımdan başımı diğer tarafa çevirdim. Haldun, “Hayatım, böyle yapma, güzel güzel yapalım işimizi, hadi ama!” derken, Kaan, “Funda hanım, bakın bu profesyonel bir iş, ben de sonuçta bu işi para için yapıyorum. Haldun abi de öyle, böyle yaparsanız olmaz ama!” dedi.

“Sigaranız var mı?” dedim titreyen sesimle. Haldun cebinden bir paket çıkarıp yatağın üzerine attı çakmakla beraber. Titreyen ellerimle tutup da yakamadım sigarayı. Kaan benim yerime bir sigara yaktı ve uzattı. Verdiği sigarayı derin nefeslerle çekmeye başladım içime. Gözlerimde kalan yaşları sildim. İki tanımadığım erkeğin arasında çaresiz bir haldeydim. Birisi beni sikerken, diğeri de bunu kameraya çekecekti. Nasıl bir tuzağa düşmüştüm böyle? Hayat hakkında doğru düzgün bir tecrübem yoktu. Genç yaşımda evlenmiş, anne olmuştum. Senelerce kocam çalışıp getirmiş, ben de yemiştim. Çalışmanın, emek harcamanın ne demek olduğunu bilmiyordum. Öyle olunca insanlar hakkında da bilgim eksik kalmıştı. Kolayca güvenivermiştim Müge’ye ve Haldun’a.

Boşandığım kocam (Kaderde varsa düzülmek, neye yarar üzülmek!) derdi ara sıra. Şimdi benim başıma gelen de aynen buydu. Sigaramı bitirirken, “Ya kimse öğrenirse?” dedim ürkekçe. Artık kabul etmekten başka yapacak bir şeyim kalmamıştı çünkü. Haldun, “Ha şöyle, yola gel güzelim. Korkma, kimse bilmez. Bu filmleri yabancı internet sitelerine satıyoruz, bunlar paralı siteler. Sadece üye olanlar görebilir. Hem Türkiye’den üye olanlar olsa bile korkmana gerek yok. Bu şehirde 15 milyon insan yaşıyor, o siteye kim üye olacak da seni yolda görse tanıyacak… Ölme eşeğim ölme… Hiç korkma, bu işi kimlerle kimlerle yaptım ben. Mesela senin şu Müge… Bu işi en az 4-5 senedir yapıyor. Kaç tane film çektik böyle. Kim sokakta görmüş de tanımış onu? Merak etme, seni de kimse tanımaz, utanmana gerek yok!” dedi beni ikna etmeye çalışarak.

Demek Müge bu işin içindeydi, onun da filmleri vardı. O sıra Kaan gene, “Nasıl yapalım?” diye sordu. Haldun, “Önce klasik saksoyla başlarız, ondan sonra da domaltırsın, bacak omuzda falan devam ederiz. Zaten yarım saatlik bir şey olacak. Çok fazla uzatmak istemiyorum. Ona göre, sen de kendini ayarla, tamam mı koçum!” dedi.

Konuştukları şeyler benimle ilgiliydi, iğrenç şeylerdi, ama söyleyecek, yapacak bir şeyim yoktu. Haldun, “Funda bu şekilde çok harikasın, soyunmadan başlayalım hemen!” deyince, Kaan önümde dikiliverdi. Koca yarağını tutmuş bana doğru sallıyordu. Kocamınkinden daha büyük ve kalındı. Yarağı, taşakları, kasıkları tıraşlıydı, hiç kıl yoktu. Haldun, “Tamam, hadi başlıyoruz!” dediğinde, Kaan, “Tamam abi!” dedi ve yarağını sıvazlamaya başladı. Haldun, “E hadi Funda, başlasana!” dedi sert bir sesle. O zaman yavaşça öne doğru eğildim. Daha önce kocama yaptığım gibi yapmaya başladım. Kaan’ın koca yarağının kafasını emiyordum.

İğrenç olduğunu bilsem de kocam zorla yaptırırdı, yapmadığım zamanlarda ise ya bir tokat atar, yada hakaret ederdi. İlk zamanlar yoğun ve zevkli olan cinsel hayatımız seneler ilerledikçe monotonlaşıp azalmıştı. Son iki senede ise yok denecek kadar az olmuştu. Kocamın bu işi benimle değil de, en yakın arkadaşım bildiğim Hale ile yaptığını ise çok sonra kendi gözlerimle görmüştüm. Hale benle yaşıt, ama fettan bir kadındı. Kocasından boşandıktan sonra birçok ilişkisi, flörtü olmuştu. Bunları bir de gelip bana anlatırdı. Bir keresinde adamla nasıl sikiştiğini bile anlattığı olmuştu. Şimdi bu kadın benim çocuklarıma annelik yapıyordu.

Kaan’ın eli başımda gezinmeye başlamışken, ben de işimi yapmaya devam ediyordum. Kaan’ın yarağı gittikçe sertleşmeye, büyümeye başlamıştı. Birkaç sefer elini enseme bastırdı, yarağını da ağzımın içine soktu daha fazla. Boğulacak gibi oldum bu sırada. Haldun kameranın arkasında olan biteni çekmeye devam ediyordu. Kaan ise sessizdi. Bu işi daha önce pek çok defa yapmıştı dediği gibi ve artık bu onun için bakkaldan ekmek almak gibi bir şey olmuştu.

Bir süre devam ettim yarağını emmeye. Sonrasında Kaan iki eliyle yanaklarımdan tuttu sıkıca ve yarağını bastırdı ağzımın içine doğru. Sanki ağzımı sikmeye çalışıyor gibiydi. Yarağı boğazımı delip ensemden çıkacaktı adeta. Koca yarak ağzımın içini kaplamıştı, nefes alamıyordum. Birkaç kez aynısını yaptıktan sonra bıraktığında deli gibi öksürdüm. Boğulacak gibi oldum.

Haldun, “Tamam, devam, hadi devam!” dedi emreder gibi. O zaman Kaan beni kollarımdan tutarak kaldırdı ve belime sarıldı sıkıca. Yanaklarımı, yüzümü, dudaklarımı öpmeye başladı. Bir taraftan öperken diğer taraftan da emiyordu. Haldun, “Hadi Funda kütük gibi durma, sen de sarıl, at ellerini Kaan’ın sırtına!” dedi. Kaan’ın elleri sırtımda, belimde geziniyordu bu sırada. Korka korka ben de ellerimi onun çıplak sırtına attım.

Kaan öpmeye devam ederken, sırtımda gezinen elleri bu kez aşağılara kaymaya başladı. Eteğimin üzerinden götümü okşuyordu. Götümün yanaklarını sertçe sıkıp bıraktı birkaç kez, peşinden de beni sırtüstü yatağa uzandırdı. Yanıma uzanırken bir elini eteğimin altından soktu ve çorapsız kalçalarımı okşamaya başladı. Haldun bu ara kameranın yerini değiştirdi. Kaan’ın bir eli kalçalarımdayken, diğerini memelerimin üzerine attı. Gömleğimin üzerinden okşamaya başladı memelerimi.

O anda irkildim. Kaan bu işi iyi biliyordu, her iki elini de ustaca kullanırken, dudakları da yanaklarımda ve dudaklarımda gezinmeye devam ediyordu. Bense karşılık vermeden duruyordum. Derken Kaan ben bir şey demeye kalmadan gömleğimin düğmelerini açmaya başladı. Her bir düğmeyi tek tek açtı, sonra da, “Çıkart şunu!” dedi fısıldar gibi. Çıkardığım gömleğimi alıp yere attı. Üzerimde sutyenimle kalmıştım.

Kaan ellerini sırtıma attı ve sutyenimin kopçasını açtı. Daha sonra fısıltıyla, “Eteğinle külotunu da çıkart!” dediğinde elimi arkaya atıp eteğimin düğmesini ve fermuarını indirdim. Siyah, kenarları dantelli külotumla kalmıştım ki, Kaan bir çırpıda külotumun kenarlarından tutup sıyırdı aşağı ve ayaklarımdan çıkardı. Şalımı ve altındaki siyah bonemi de çıkarttı Kaan. Üzerimde sadece ayakkabılarım kalmıştı. Kaan bu sırada memelerime yumuldu ve onları deli gibi emmeye, öpmeye başladı. Ara sıra da köpek gibi dişliyordu. Haldun, “Kazık gibi durma, çocuğun sırtını okşa, saçlarını okşa, öküz gibi durma!” deyip duruyordu bu sırada. Dediğini yapıp bir elimi Kaan’ın saçlarına attım. O sıra Kaan’ın sağ eli amımda gezinmeye başladı. “Iğhhh!” dedim irkilerek.

Kaan’ın parmakları amımın dudaklarında, üzerinde geziniyordu. O ana kadar soğuk duruyordum, ama amımda gezinen eliyle birlikte benim de içimde bir şeyler canlanır gibi oldu. Kaan ustaca yapıyordu bu işi. Ara sıra sert olsa da canımı acıtmamaya dikkat ediyordu. Bu sırada yarağı kalkmıştı daha da ve kocaman, kalın bir patlıcan gibi olmuştu. Dudakları, dili memelerimde gezinirken öpmediği, emmediği yer kalmamıştı.

Az sonra sağ elinin parmaklarını içimde hissettim. “Ağhhh!” dedim biraz da korkuyla, ama Kaan umursamadı bunu. Parmakları amımın içinde geziniyor, hareket ediyordu. Çok hoşuma gitmeye başlamıştı, saçlarındaki elim sırtına kaydı. Çıplak, kaslı sırtını okşuyordum. Haldun’sa bu sırada kamerayı kullanmaya devam ediyordu. Ara sıra, “Evet, çok güzel, devam et!” diyordu.

Derken Kaan amımdaki parmaklarını çekti, memelerimi emmeyi, öpmeyi bıraktı. Yatağın üzerinde doğrulurken elini saçlarıma attı, “Yala, hadi ağzına al!” dedi fısıldar gibi. Dediğini yapıp yarağını aldım ağzıma. Az önce korka korka yaparken, bu kez o korkuyu biraz olsun yenmiştim. Sağ elimle taşaklarını okşayıp, ağzıma aldım yarağını. Emmeye başladım kafasını. Bu sırada Kaan’ın parmakları gene amımda gezinmeye başladı. Ağzımda yarağı varken amımda parmaklarını hissetmek çok hoşuma gitti. Ara sıra gözlerimi kaldırıp yukarı bakıyordum. Kaan’ın da çok hoşuna gittiğini görmek sevindirdi beni. Bir süre devam ettik bu şekilde, ama sonra Haldun, “Tamam, hadi başlayın!” deyince, Kaan amımdaki parmaklarını çekti yeniden. Peşinden de, “Tamam, hadi!” diyerek yarağını aldı ağzımdan.

Bir şey dememe kalmadan bir anda ayak bileklerimden tutarak beni çevirdi, yatağa uzandırdı sırtüstü. Sonra kaldırdı bacaklarımı ve omzuna koydu. Bense şaşkın şaşkın bakıyordum. Kaan kısa bir süre yarağını sıvazladıktan sonra yavaş yavaş amıma sokmaya başladı. Uzun zaman sonra ilk defa amıma bir yarak giriyordu. Ama bu kocamın değil, daha tanışalı bir saat bile olmamış genç bir adamınkiydi. Amım yeterince ıslanmadığından Kaan’ın yarağı amıma girmekte zorlanıyordu. Bununla beraber benim de canım yanıyordu. Daha önceleri amım ıslanmadığı halde kocamın yarağını kolayca içime alabiliyorken, bu kez Kaan’ın koca yarağı girmiyordu. Kaan bastırdıkça, “Ağhh, ayyyy!” feryatları yükseliyordu benden.

Kalçalarımdan tutmuştu sıkıca. Bastırıyor, zorluyordu. Yarağının kafası girmiş ama daha fazla devam edemiyordu. “Ayy, yavaş, ağhhh, ığhhh!” sesleri, sözleri ağzımdan farkında olmadan çıkıyordu. Kaan yarağını tamamen çıkarıp sokmaya çalışıyordu feryatlarım karşısında. Bu şekilde birkaç dakika geçmişti. Ben acı çekerken bu durumdan Haldun keyif alıyordu. “Çok iyi, devam et, biraz daha!” diyerek Kaan’ı teşvik ediyordu.

Derken Kaan’ın koca yarağı amımda yol bulmuş gibi ilerledi. Az sonra yarağını köküne kadar almıştım içime. Bu sıra Kaan’ın keyifli keyifli iniltilerini duydum. Peşi sıra şiddetle sikmeye başladı beni. Uzun bacaklarım başının iki yanından uzanıyordu yukarıya doğru. Kaan’ın her bir abanması ile beraber ayaklarım ileri geri oynarken, memelerim de sallanıp duruyordu. Bense yatağın kenarlarından tutunmuştum.

Kaan’ın yarağı taşaklarına kadar girip çıkıyordu amıma. Hayvan gibi köklüyordu. Daha önce kocamla yaşadığım sikişlerden çok farklıydı bu. Evvela Kaan kocamdan çok daha iri, güçlü kuvvetliydi. İkincisi de yarağı kocamınkinden daha büyük ve kalındı. Yarağını amımın içinde kolayca hissediyordum. Amımın duvarlarına sürtündükçe tarifsiz bir keyif almaya başlamıştım. Amımın sulanmaya başladığını hissettim. Kaan’ın koca yarağı artık amıma kolayca girip çıkıyordu. Evet, şu anda deli gibi sikiliyor ve bundan zevk alıyordum. Ama bunu belli edemiyor, çekiniyor, korkuyordum.

Zaman ilerledikçe Kaan’ın temposu hiç düşmüyordu. Yarağı o kadar zaman geçmesine karşın demir gibi sertti. Oysa kocam amımda birkaç git gelden sonra boşalır, üzerime yığılırdı. Ama Kaan’ın öyle bir durumu yoktu. Dışardan Haldun’un müdahalesi olmasa, Kaan’ın beni bu şekilde saatlerce sikeceğine emindim. Haldun, “Tamam, hadi şimdi domalt, yeter bu kadar!” deyince, Kaan bir çırpıda çıktı amımdan. Hemen ardından da beni güçlü elleriyle tuttuğu gibi yatakta çevirdi, ellerimi ve dizlerimi dayadım yatağa. Haldun’un dediği gibi domalmıştım. Kaan arkamda yerini aldı vakit kaybetmeden. Kısa süre sonra yarağını yeniden amımda hissettim. İki elini götümün yanaklarına bastırmıştı. Hayvan gibi sikmeye başladığında, “Iğhh, ayyyy, ağhhh!” sesleri çıkmaya başladı ağzımdan. Az öncekinden daha sert sikiyordu çünkü.

Yarağını matkap gibi kullanıyordu adeta, amımı delmeye çalışıyor gibiydi. Kasıkları ve taşakları göt yanaklarıma çarptıkça şiddetli ses patlamaları çıkıyor ve odanın içinde yankılanıyordu. Bu sırada Haldun kamerayı koyduğu yerden almış, omzunda taşıyordu. Yatağın kenarına gelmiş, çekimi o şekilde yapıyordu. Memelerim Kaan’ın abanmaları ile beraber çılgın gibi sallanırken, Kaan aynı ve yoğun temposunu hiç kaybetmeden sikmeye devam ediyordu.

Elleri bazen belimde, bazen saçlarımda geziniyor, zaman zaman da götümün yanaklarına şiddetli tokatlar atıyordu. 22 senelik evliliğimde böyle sikilmemiştim. Böylesine uzun ve yoğun bir sikişin tadını almamıştım hiç. Derken Kaan’ın çıkardığı sesler, iniltiler artmaya başladı. Boşalmaya yaklaşıyordu anlaşılan. Bir anda yarağını amımdan çıkarttı, belimden tuttuğu gibi beni yatağa sırtüstü uzandırdı. Bacaklarımın arasına girmiş, yarağını sıvazlıyordu. Yarağının kafası iyice şişmiş ve morarmıştı. O sırada iniltiler eşliğinde dölleri yarağından karnıma, göbeğime, kasıklarıma akmaya başladı. Epey bir döl aktı yarağından. Daha önce yaşamadığım bir şeydi bu da. Kocamın böyle huyları olmadığı gibi, benim de yoktu.

Az sonra Haldun, “Tamam, çok güzel!” dediğinde, Kaan yarağında kalan son döllerini akıtıyordu karnımın üzerine. Kaan yataktan kalkıp içeri geçerken, Haldun da kamerayı yerine koydu. “İlk sefer için fena sayılmazsın. Ama daha iyilerini de yapacağına eminim!” dedi. Bense şaşkındım. Karnımın, kasıklarımın üzerinde dölden oluşan bir göl vardı. Haldun, “Tamam, merak etme, içerde banyo var, duş alırsın şimdi!” dedi gülerek. Yavaşça doğruldum yataktan. O sıra Kaan geldi içeri ve “İyisin, iyisin!” dedi gülerek. Ayağa kalktım yavaşça ve banyoya geçtim. Duş başlığının altına girdim, suyu açıp yıkandım iyice. Birkaç dakika sonra içeri döndüğümde, Kaan giyinmişti bile.

Haldun, “İlk seferin iyiydi, ama bir sonrakinde daha iyi bir performans bekliyorum senden!” dedi gülerek. “Bir dahaki falan olmayacak!” dediğimde, “Olur, olur, sen hiç merak etme. Patronlar beğensin, daha fazlasını öderler, merak etme. Hem bak ne diyeceğim. Eğer sen de şimdi kalkıp yeni oyuncular getirirsen, filmlerden alacağın paraya ilaveten komisyon da alırsın. Senin Müge öyle yapıyor mesela. Ona hem filmlerden para veriyorum, hem de senin gibi birilerini gönderdiğinde. Mesela senin için ona 200 Dolar ödeme yaptım. Eğer sen de birilerini getirirsen, getireceğin kişiye göre adam başı ödeme yaparım, kimine 200, kimine 300 Dolar veririm. Kim oldukları önemli değil, yaşı, tipi, şusu busu önemli değil, kadın olmaları yeterli. Ha, ama mutlaka 18 yaşından büyük olmalı, yoksa ağzımıza sıçarlar!” dedi gülerek.

Demek Müge beni buraya göndermiş, üstüne de para almıştı. İçimden küfürler ettim, ama Müge gibi bir orospudan iyilik istemekle hata ettiğimin farkındaydım. Üzerimi giyindim. Hiçbir şey söylemedim Haldun’a cevap olarak. Kapıdan çıkarken, Haldun, “Telefonun açık olsun, her an arayabilirim. Haa, birilerini getirmeyi de unutma!” dedi kahkahayla.

Binadan çıkıp yol boyu yürürken sanki etrafımdaki bütün erkeklerin bakışları üzerimdeymiş gibi hissettim. Utanmış, rezil olmuştum. 44 yaşında, boşanmış da olsam, sonuçta 3 çocuk annesi bir kadındım. İçimden ağlayıp durdum eve gidene kadar. Eve gelip de anneme 500 Doları gösterince, annem sevinçten deliye döndü. Parayı nasıl kazandığımla ilgili tek kelime etmedi.

Gece başımı yastığa koyduğumdaysa tuhaf duygular içindeydim. Onca zaman sonra sikilmenin verdiği bir mutluluk yaşıyordum. Ellerim farkında olmadan amımda gezinmeye başladı. Kendime hakim olamıyordum. Kaan’ı düşündüm. Fena sikmişti beni. Her ne kadar belli etmesem de zevk almıştım ben de. Para kazanmam gerekliydi, Haldun’un dediklerini düşündüm. Bundan sonrası için en azından bir süreliğine de olsa, yolumu bu şekilde çizmeye karar verdim. Pørnø filmlerde oynayıp, birilerini de oynamaya ikna edecektim…